Andrei Tarkovski (1932 - 1986) |
Andrei Tarkovski cevaplar:
"Dovzhenko: La Terra (Toprak, 1930). Sessiz film. Çarpıcı bir yönetmen. Sessiz sinema döneminde mucizeler yarattı. Şiirsel sinema.
Bresson: Beni daima şaşırtmış ve herşeyden kendisini soyutlamasıyla etkilemiştir. Sinemada basitliğe ulaşabilmiş tek yönetmen. Müzikte Bach, sanatta Leonardo ve yazar olarak Tolstoy gibi. İnanılmaz basitliğin örneği.
Antonioni: Filmleri üzerimde güçlü bir etki bıraktı. Özellikle macera filmleri. Onun filmlerinde aslında hiç aksiyon olmaz. Ve bu yine de Antonioni filmlerinde "aksiyonun" anlamıdır. En çok bu hoşuma gidiyor.
Fellini: Onu, şefkati için, insanlara sevgisi için seviyorum. Onun basitliği ve yakın tonlaması için. Popülerliği için değil, daha çok insanlığı için ona çok değer veriyorum. Onun barok, coşkun, güzel....
Kenzi Mizoguchi: "Ugetsu (Pale Moon Tales), 1953" filmi, çekim ve oyunculuğunun basitliği, sadeliği ve inanılmaz alçakgönüllülüğü ile aşırı derecede şaşırtır.
Vigo: Duyarlılığı ve minnettarlığı ile modern Fransız sinemasının babası. İlk olarak, yeni dalga ve bu dalganın kıyıya vurdukları ve bu dalgadan geriye kalanlar. Fransız sinemasını o buldu ve hiç kimse ondan daha ileriye gitmedi.
Sergei Paradzhanov: Filmlerini büyük bir zevk ve minnet ile beğenirim. Düşünce şekli çatkı dolu ve şiirseldi. Güzelliği sevme yeteneği, kendi yaratıcılığı içindeki tamamiyle özgür olma özelliği...
Ingmar Bergman: Derslerini hatırlıyorum. Çok sevdiğim filmlerini... Ve kendi filmlerimi her yapmaya başlayışımda onları tekrar tekrar izlediğimi hatırlıyorum..."
Pekiiii, Bergman Tarkovski hakkında ne demiş acaba:
Ingmar Bergman (1918 - 2007) |
"Onun yaşamı bir yansıma olarak yakalaması ve yaşamı bir düş olarak görmesi, kendine ait ve başka kimsede olmayan yeni bir sinemasal dil oluşturmasına neden olmuştur."
Boynuz kulağı aşmış mı dersiniz?
Andrei Tarkovski'ye Saygılarımla,
1 Mayıs'ımız Kutlu Olsun!
Esen K.
Bergman röportajlarından oluşan "Sinematografi insan yüzüdür" kitabından Tarkovski ile ilgili bir alıntı: "Benim Sonbahar Sonatı filmim hakkında yazı yazan bir Fransız eleştirmen, 'Mösyö Bergman, Bergman filmleri yapmaya başladı,' demişti. Söyledigi şey bir iltifat değildi. Tam tersi! lçime işleyen zekice ve keskin bir söz söylemişti, ben onun ne söylemek istediğini anlamıştım. Tamamen haklıydı. Bu, bir yönetmenin ne pahasına olursa olsun mutlaka sakınması gereken bir şeydir. Fellini'nin yaptığı birkaç Fellini filmi var, çoğu öyle değil. Daha fazlasını yapmaya ömrü yetmedi. Fakat Andrey Tarkovski'ye bakın. Ona göre, Sovyetler Birliği'ni terk etmek tam bir sanatsal felaketti. Kurban'a bakalım. Bu film umutsuz bir boşluk. Tarkovski ve ekibi dış mekan çekimleri gerçekleştirirken, baş oyuncusu Erland Josephson bir yaz gecesi hakkında komik ve açıklayıcı nitelikte harika bir radyo piyesi yazmıştı. Bu piyes daha sonra bir tiyatro oyunu haline getirildi.
YanıtlaSil"Bununla birlikte, Tarkovski bana hayatımda ve sinemadaki en güzel ve unutulmaz deneyimlerden birisini yaşatmıştır. 1971 yılında bir gün, SF Afterwards'ın salonlarından birinde Kjell Grede'le (Isveçli bir film yapımcısı) birlikte film izlerken, sandıklar dolusu film bulunan bir odaya göz atmıştık. Makiniste birini gösterip, 'Nedir bu?' diye sorduğumda, bana, 'Boktan bir Rus filmi,' şeklinde cevap vermişti. Sonra Tarkovski'nin adını görüp, Grede'e, 'Dinle, şimdi sana bu film hakkında bir şey okuyorum. Izleyip konusunun ne olduğunu göreceğiz,' dedim. Filmi bize izletmesi için makiniste rüşvet verdik.... Işte bu film, Andrey Rublev'di. Biz de öğleden sonra iki buçukta gözlerimizi açacak halimiz kalmamış, sersemlemiş ve filmin etkisi hâlâ üzerimizde, heyecan dolu olarak çıktık salondan. Bu olayı hiçbir zaman unutmayacagım. Asıl önemli olan da, Isveççe altyazı olmamasıydı! Konuşmaların tek kelimesini anlamıyorduk, fakat buna rağmen aklımız başımızdan gitmişti. Tarkovski benim çok beğendiğim Ayna adında başka bir film daha yaptı."
"Erland Josephson, Tarkovski'nin iki filminde oynamiş ve onunla çok sohbet etmişti. Erland bana, Tarkovski'nin kendi performanslarıyla ilgili alışılmamış bir düşünceye sahip olduğunu söylemişti. Oyuncuların rol yapmasını istemezmiş. Ne olursa olsun, ben hâlâ onun çılgın bir insan olduğu kanısındayım. Fakat onunla olan ilginç bir ilişkimi anlatmama da izin verin. Tarkovski bir gün Kurban filminin dış sahne çekimleri için Gotland'da (Isveç'in doğu sahillerinin açıklarında, Bergman'ın ünlü Farö adasından daracık bir geçitle ayrılan büyük bir ada) bulunuyordu; yirmi dakikalık bir uzaklıktaydım, fakat gitmemiştim. Defalarca hatırlayıp düşünmüşümdür bunu. Benim gözümde çok şey ifade eden, beni kesinlikle etkileyen bir insan gelmişti; belki de bir sinema yönetmeni olarak değil de, hayata karşı yaklaşımı nedeniyle öyle olmuştu. Bu denli yakınımdayken neden ziyaret etmemiştim? Sanırım mesele, dil sorunuydu. Benim kendimi bir parça rahat hissettiğim iki dil olan, Ingilizce'yi de Almanca'yı da bilmiyordu o. Biraz Fransızca, biraz Italyanca biliyordu, bir tercüman aracılığıyla konuşmamız gerekiyordu. Fakat benim onunla konuşup tartışmak istediğim konular tercüman kullanılacak türden değildi. Bu imkânsızdı. Dolayısıyla, görüşmeye gitmedim. Şimdi pişmanlık duyuyorum, özellikle de fazla bir ömrü kalmadığı için."
Erkan'cım,
YanıtlaSilYazıya verdiğin değerli katkıdan dolayı teşekkür.
Saygılar,
Esen K.